üzgün palyaço paradoksu ne demek?

Üzgün palyaço paradoksu, komedi ile depresyon ve anksiyete gibi ruhsal bozukluklar arasında gösterilen çelişkili bağlantıya atıfta bulunur.12 Bazı komedyenler ve oyuncular; erken yaşamlarında, komedinin, gerilme hissinin ve bastırılmış fiziksel öfkenin sözlü bir çıkış yoluyla serbest bırakılması olarak geliştiği, yoksunluk ve tecrit duygularıyla karakterize edilir.3

İlk olarak 1981'de, Fisher tarafından yayınlanan bir dizi psikolojik deney, komedyenlere özgü ve sıradan oyuncularda bağdaşmayan belirli davranışsal özellikleri gösterdi.4 Kaufman ve Kozbelt'in daha sonraki çalışmaları, komedinin, travmayı örtmek için bir savunma mekanizması olarak kullanıldığı; ayrıca, komedyenlerin, mizahı bağ kurma ve kabul görme aracı olarak kullanmaya teşvik olabileceği fikrinin anlaşılmasını sağlayarak bu sonuçları yeniden değerlendirdi.

Mizahın küçük yaşlardan itibaren ebeveyn davranışlarından beslendiği anlaşılmıştır.5 Bir ebeveynin olgunlaşmamış doğası, çocuklara öz saygı ve kabul görme ihtiyacı sorunları uyandırabilen ek sorumluluklar yükleyebilir.6 Sürekli onay arayışı, anksiyete veya depresyon gibi zihinsel sağlık sorunlarına sebep olabilir; bu durum tedavi edilmezse ilerleyebilir ve intihara sebep olabilir.7 Kahkaha, kendini korumak için bir mekanizma olarak gelişebilir, bireyi karşılaştığı sıkıntılı durumlardan uzaklaştırarak, bu durumlar üzerinde kontrolü olduğu hissi yaratır.8

Üzgün palyaço paradoksu, içteki karışıklığa rağmen, profesyonel bir ortamda kaygısız mizahın yaratılmasını tetikleyen siklotimik bir mizaç üzerinden tanımlanmaktadır.9 Mizahın, bir kendini tedavi etme mekanizması olarak kullanılması, yine de tekrar tekrar iç kargaşa ile uğraşmaya muhtaç bırakan, kısa süreli bir memnuniyet sağlar. Komedyenler arasında popülerliklerinin her an ortadan kalkabileceği ve bu nedenle işlerinde tükenmişliğe sürüklenebileceği konusunda sürekli bir endişe vardır.

Kökeni

Okul yaşamı

Komedyenler, genellikle, okul serüvenleri boyunca 'sınıfın palyaçosu' lakabı takılmasıyla da belli olan, hayatlarının erken dönemlerinde mizaha eğilimli davranışlar sergilerler. Komedyenler, okulun katı doğasıyla alay ettiklerini, akranlarının kahkahalarından büyük zevk aldıklarını hatırlarlar. Tommy Smothers, okul tecrübesi hakkında şunları söyledi; "Onların gülmesinden büyük bir haz aldım; onları neyin güldürdüğünü bilmiyordum, ama insanları güldürebileceğimi biliyordum." Johnny Carson ayrıca bir komedyenin hayatında okulun rolünü şöyle vurguladı:

Bence, okul çağında, (insanları) güldürebilecekleri gerçeğinin farkına varmış bir şekilde -ki burası, bu adamların çoğunun, sokaklarda büyürken, başladığı yerdir-, ortalıkta dolanıyor, aptalca şeyler yapıyor, dersi bölüyorlar. Bu bir dikkat çekme şeyi, ve aslında, diyor ki; "hey, bana bakın millet, beni kabul ediyorsunuz."

Komedyenler, genellikle, yüksek zekaya sahip olmalarına karşın, okul ortamından nefret ederler ve sıklıkla kaçınırlardı.10 Komedyenler, öğretmenlerinin anlayış ve kabulden yoksun olduğunu, tavırlarını bir kişisel dışlama biçimi olarak tanımlarlar.11 Woody Allen, okul hakkında; "sıkıcı korkutucu. Her şey çirkindi. Hiç cevap vermedim. Hiç ödev yapmadım." şeklinde konuştu. Bir okulun düzen ve disipline yönelimi bir komedyenin doğasıyla çelişse de, bireyin güldürebilme becerilerini fark etmesi için bir başlangıç sahası olarak yardım sağlayabilir. Bu keşifle beraber, alay ve dalga imasının doğrudan bireye yöneltilebilmesi ile ortaya çıkan kahkahalar, bireyde sıklıkla karışık duygular yaratır. İçerdiği nahoşluktan bağımsız olarak, komedyenler birini güldürme becerisine ve bunu sağlayan güçle ilgilenir.12 Mizah yaratma yeteneği, bireyi eğlence sektöründe bir kariyere yönlendirir. Komedyenlerin sektöre direkt komedyen olarak girmediği tespit edildi; daha ziyade, büyük bir kısmı bir tür müzikal performansla başladı. Fisher, komedyenler arasındaki müzikal bir geçmişe sahip olma eğiliminin, izleyiciler için daha neşeli ve davetkar bir dünya yaratma arayışlarından kaynaklandığına inanıyordu.

Ailevi ilişkiler

Bireyin aile üyeleriyle arasında kurduğu ilişkiler; ergen gelişiminde, özellikle gelecek yıllarda aranacak yaşamsal memnuniyet konusunda, oldukça önemlidir.13 Araştırmalar, komedyenlerin, bireyin ailesine karşı nefreti olarak karakterize edilen, uzak, ve görece ayrık aile ortamlarında yetiştirilme eğiliminde olduğunu göstermiştir.14 Prasinos ve Tittler, bu 'mesafeli aile' durumunun, bireylerin kendilerini ihmal kurbanı olarak tanımlamalarına, bundan ötürü 'yabancılaşmış bir grup' oldukları hissi bağlamında ilişki kurmalarına neden olduğunu yorumladılar. Mutsuz palyaço paradoksu, bireyin sosyal temas ve yakınlık aradığı, elde etmek için ise mizahı kullandığı ve bir şekilde başkalarıyla uzaktan bir şekilde ilişki kurduğu tutarsız ortamlarda, genç yaşlarda gelişebilir. Norman Lear, ebeveynlerinin sürekli çatışmasından ötürü acı dolu geçen çocukluğu hakkında şunları söyledi; "Buna karşı tek savunma ona gülmek, komik olanın ne olduğunu bulmaktı."15

Fisher tarafından yürütülen bir araştırma, mizah odaklı bireylerin annelerini yüksek olasılıkla talepkâr, anlayışsız ve mesafeli olarak tanımladıklarını gösterdi. Aile içinde genellikle babaya düşen, besleyici rolden kaçındıkları görülüyordu. Komedyenlerin ebeveynleri için yapılan bir mürekkep testi, onların çocuksu bir dünya görüşüne olan eğilimlerini ortaya çıkardı ve çocuk imgeleriyle protokolleri açıkladı. Fisher, ebeveynlerin bu görüşlerinin, sorumluluklara karşı "mutluluğun hakim olduğu" genel tavırla bağlantılı bir çeşit direnç ile alakalı olduğu sonucuna varmıştır. Komedyenlerin ebeveynlerinin ciddi fikirlerden kaçındıkları, mürekkep testlerinde olumsuz görüntüleri tespit etmelerinin ardından olumsuz unsurlarını inkar ettikleri tespit edildi, örneğin; "Bu bir kurt. Vahşi olduğunu düşündüm. Ama öyle olmadığını duydum." Bu çocuksu dünya görüşü ve aile yükümlülüklerinin reddedilişi, komedyenler için daha büyük bir sorumluluk duygusu ve başkalarını koruma zorunluluğu duygusunun, ebeveynlerinin bilinçsiz reddinin bedeli olarak somutlaşmasına neden olabilir. Bu sorumluluk yükünün, üzgün palyaço paradoksunun gelişimini teşvik eden öz-saygı sorunlarını uyandırdığı gösterilmiştir.16

Mizahın, çocuğun sosyal temas arzusunun tetiklediği, insanlarla mesafeli bir ilişki kurma çabasına hizmet edebileceği de öne sürülmüştür.17 Tipik olarak mizah, duygusal ve bilişsel bir durum olarak tanımlanır ve yokluğu durumunda depresyon ve kaygının ortaya çıktığı bilinmektedir.18

Komedyenlerin yetkin bir bakıcının öneminin farkında oldukları ve genellikle yetersiz ebeveynler veya bakıcılar olmaktan endişe duydukları da tespit edilmiştir. Samuel Janus tarafından yürütülen bir araştırma, araştırmaya denek olan komedyenlerin daha geniş aile istemeye yatkınlığını gösterdi. Bu, bir komedyenin, aile ortamında kurulabilecek bağlantılar sağlama ve oluşturma ihtiyacı ile ilişkilendirildi.

Toplumsal bağlam

Komedyenlerin ilk yaşamları, mizahın yaşanan kaygıya karşı bir çıkış yolu veya savunma olarak kullanıldığı; acı, izolasyon ve yoksunluk duyguları karakterize edilir. Friedrich Nietzsche, keresinde bunu şöyle tanımlamıştı; "Yalnızca insan, dünyada o kadar dayanılmaz acı çekmektedir ki, kahkahayı icat etmek zorunda kalmıştır."19 Doğrudan saldırganlık sergileyememe, sosyal olarak kabul edilebilir mizah tarzıyla ifadeyle sonuçlanır.20

Mizah, bazı durumlarda, durumu kontrol altında tutma ve ve yenilmez olduğunu iddia etme becerisi sağlar.21 Kendini geliştirici mizah tarzı, bu tarza sahip bireyler tarafından gergin durumlara karşı bir savunma aracı olarak kullanılır ve bireyler bu sayede stresle başa çıkabilir.22 Şiddetli zihinsel çöküntüler yaşadığı uzun bir bipolar durum döngüsünden muzdarip İngiliz komedyen Spike Milligan,23 manik durumuna rağmen, kaygısız mizah ve çirkin fikirler yaratma becerisine sahipti. Gülmek ve gülebilmek, depresif zihinsel durumu düzeltmek için motivasyon ve bir tür kendi kendine ilaç olma işlevi görür.24 Bu süreç, umutsuzluğun ve ardından gelen depresyonun oluşumuna karşı bir önlem olarak tanımlanmıştır.25 Ek olarak, katılımcı (affiliative) ve kendini geliştirici (self-enhancing) mizah, depresyon semptomlarını önceden haber edebilir; bu mizah türlerinin yüksek seviyelerde kullanımının, daha düşük depresyon seviyeleri ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.

Psikiyatrik tedavilerden elde edilen rakamlar, bazı hastaların hayatlarının olumsuz yönleri yüzünden boğulmuş olduğunu ortaya çıkardı; yine de, hastalar sorunları ile yüzleştirildiği vakit, psikiyatristi kahkahalar ile karşılayıp sorunun ciddiyetini görmezden geldiler.26 Kahkaha, bireyin zorluklarla başa çıkması ve kendi kendini koruyabilmesi adına; hayal kırıklığını, üzüntüyü, kederi, pişmanlığı ve hatta sevinci bile gizleyebilir.

Bilimsel çalışmalar

Rorschach testi

Mürekkep lekesi testi, komedyenlerin sıradan oyuncularla eşleşmeyen belirli özelliklerini ve endişelerini ortaya çıkardı. Fisher, komedyenlerin bu testlerde ortak olan dört temel eğilim belirledi;

  • Görüntüleri 'fena değil' şeklinde tanımlamak. Bu; geleneksel, yanlış anlaşılmış ve önyargının kurbanı olmuş olan olumsuz bir fikri içermektedir. "İki şeytan. Komik şeytanlar. Ciddiye alınmamalı" gibi yanıtlar içerebilir. veya "Domuza benziyor... Çirkin ama yine de biraz sevecen."
  • Komedyenin, iyiliğin ve kötülük savaşı fikirleriyle ilişkisi; ahlaki öneme sahip şeylerin tanımlanması ile bağlantılıdır. Fisher, bu önemin, komedyenlerin toplum normlarını alaya alma ve, bu bağlamda, iyilik ile kötülük arasındaki çizgiyi bulanıklaştırma ihtiyacından kaynaklandığı sonucuna vardı.
  • Ölçeğe verilen önem. Nesnelerin büyüklüklerine göre tanımlanması. Nesnelerin boyutlarındaki uyuşmazlık, güvenilir bir mizah kaynağı olarak hizmet eder. Charlie Chaplin'in ikonik bir kostümü; büyük bol pantolon, küçük bir melon şapka, kocaman ayakkabılar ve küçük bir bıyıktan oluşuyordu. Abbott ve Costello veya Laurel ve Hardy gibi ikili komedyenler, güldürü için boy ve kilo farklılıklarına sıkça başvurmuşlardır.
  • Yukarıya karşı aşağı yöntemi; kimin veya neyin düştüğüne daha fazla önem verilmesi bağlamında yukarıdan aşağıya görüntülerin kullanımı. Buster Keaton, bu yöntemi karakterlerin büyük yüksekliklerden düşmesi veya balkonlardan sarkması şeklinde kullandı. Tekrarlayan bir başarısızlık mesajı, düşme tehlikesinden son anda kaçış ve karakterin kurtulmasıyla sonuçlanıp aksinin ispatlanması ile bağlantılı olarak ortaya çıkar.

Fisher, bu eğilimlerin, komedyenin, başkalarına karşı değerli olduklarını kabul ettirme ihtiyacı olduğuna inanan bir benlik algısıyla doğrudan bağlantılı olduğunu öne sürdü. Komedyenlerin, kontrollü bir bağlamda, kendilerini, kendileri hakkında sıradan aktörlerden daha fazla kendini-yıkıcı (self-depreciating) açıklamalarda bulunma yoluyla, yüksek düzeylerde tutmadıkları gösterildi. Komedyen zihninde, kendini, bu değersizlik duygularına karşı, topluma ve insanlara yardım eetmek ve güldürmek gibi sorumlulukları olduğu üzerinden savunur. İnsanlara yardım etme arzusu, izleyici tarafından tanınma ve onaylanmayla, yalnızca geçici olarak, tatmin edilir. Bu, kendilerini olduklarından daha büyük figür ve kavramlarla özdeşleştirerek kabul edilmeye yatkın olan sıradan aktörlerle tezat oluşturuyor.

Yetenek/kişilik testleri

Janus tarafından yürütülen bir araştırma, komedyenlerin uyumlu ve eğlenceli kalmalarını sağlamak için sonuna kadar çabaladıklarını, komedyen deneklerin yüzde sekseninin psikoterapiye başvurduklarını ve bunun mizah yetenekleri üzerindeki etkisinden endişelendiklerini buldu. Komedyenlerin başkalarının amaçlarına karşı eleştirel oldukları ve bir ünlü olarak popülerlik ömürlerinin uzun sürüp sürmeyeceğinden endişelendikleri tespit edildi. Şu an ünlü olsalar dahi, her an bu ünü kaybedebilecekleri konusunda bir korku taşıyorlardı. Janus'un çalışmasına katılanların çoğunun, işleri ve hatta bazen tedavi esnasında karşılaştıkları, sürekli bir anksiyete ve depresyon hissettikleri ortaya çıktı. Komedinin depresyon ve kaygılarını anlık olarak hafifletme biçimi, onların işlevli olmasına izin veriyordu. Bununla birlikte, komedyenler kısa süreler için işlev görürler, ayrıca çalışmaları için sürekli olarak hayranlık ve onay arayışındadırlar.

Komedyenlerin, yüksek düzeyde psikotik kişilik özellikleri taşıdıkları, içe dönük anhedoni ve dürtüsel uyumsuzlukta yüksek puan aldıkları da tespit edilmiştir.27 Depresif özellikler ile daha dışa dönük, manik durumlar arasındaki istikrarsızlık, geleneksel olarak siklotimik bozukluk olarak tanımlanır.28 İngiliz komedyen Stephen Fry, performans sırasında yaşadığı ortak zihinsel durumu itiraf etti; "QI esnasında "ehehe, evet, aynen" gibi gözüksem de, içten içe "ölmek istiyorum a*ına k*yayım" şeklinde hissettiğim zamanlar var. Ben... ölmek... istiyorum... a*ına... k*yayım...'"29 Fry'ın yorumları, rahatsız edici duygularla baş etmek ve dikkati dağıtmak için zıt duyguların kullanıldığı manik savunma fikrine işaret ediyor.30

Palyaço şakası

En azından 19. yüzyıldan kalma bir şaka, üzgün palyaço paradoksu için iyi bir örnektir. Şaka, bir doktorun depresif hastasına kasabadaki büyük bir palyaçoyu (tipik olarak "Pagliacci" olarak adlandırılır) ziyaret etmesini tavsiye etmesini içerir, ancak hastanın aslında palyaçonun kendisi olduğu ortaya çıkar.

Şakanın erken biçimlerinden biri, 19. yüzyılın sonlarında Meksikalı şair Juan de Dios Peza'nın İspanyol şiiri 'Reír Llorando'da31 (Ağlarken Gülmek) görülebilir.32 Şiir, 'Garrick' adlı bir İngiliz aktörü, bir doktorun hastasına hayata olan ilgi kaybının tek tedavisi olarak önerir, bunun üzerine hasta, kendisinin gerçekten Garrick olduğunu gösterir. Buradaki Garrick'in, şovmen Joseph Grimaldi olduğu öne sürülmüştür.33 Şiir, daha sonra, 1910'larda, yine 'Grimaldi'34 adlı sanatçıyla; 1930'larda,35 İsviçreli palyaço Charles Adrien olduğu öne sürülen, 'Grock' adlı bir palyaçoyu içeren bir hikâye olarak tekrar tekrar görüldü. 1987 çizgi romanı Watchmen, hikâyeyi anlatan ve palyaçoya Pagliacci adını veren Rorschach karakterini içermektedir.36 Şiir, Türk edebiyatında, Aziz Nesin'in 'Geriye Kalan' eserinde;37 Türk sinemasında da, Recep İvedik 1 filminde, ana karakter Recep'in anlattığı bir fıkra olarak kullanılmıştır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel

<references responsive="" />

Genel

Orijinal kaynak: üzgün palyaço paradoksu. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Spike Milligan and Anthony Clare, Depression and How to Survive It, first edition, 1994.

Kategoriler